Search
Generic filters
Exact matches only

“Teknokentler, Uluslararası Pazarlara Açılmada Basamak Rolü Üstlenmeli” Yasin EROL – İstanbul Teknokent Genel Müdürü

0 4 sene önce
Prof. Dr. Murat Erdal

Prof. Dr. Murat Erdal ile Teknokent sohbetlerinde konuğumuz,

İstanbul Teknokent Genel Müdürü Sn. Yasin EROL

Yasin Bey, Merhaba, Röportajımıza geçmeden önce sizi tanıyabilir miyiz ?

1978 Bilecik doğumluyum. Lisans eğitimimi Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bölümünde, uluslararası deniz hukukunda “Uluslararası Sularda Kıta Sahanlıkları” alanında vermiş olduğum tez ile tamamladıktan sonra 2003 yılında Araştırma-Geliştirme ve girişimcilik amaçlı gitmiş olduğum İngiltere’de çeşitli sektörlerde şube müdürlüğü, ithalat ihracat müdürlüğü, finans müdürlüğü ve genel müdürlük görevlerinde bulundum ve kendime ait işletmelerimi kurdum. Ayrıca eş zamanlı olarak da şirketlerin finansal muayenelerini yaparak şirketlerin değerlemeleri üzerine danışmanlık destekleri verdim.

İngiltere’de iş deneyimlerimin yanı sıra teknoloji transfer ofisi ve üniversite-sanayi işbirlikleri kapsamında da araştırmalar ve çalışmalar yaptıktan sonra 2013-2014 yıllarında Türkiye’de, İstanbul Teknik Üniversitesi Arı Teknokent A.Ş. Genel Müdür Yardımcılığı ve eş zamanlı olarak da yine İstanbul Teknik Üniversitesi’nde  İTÜNOVA Teknoloji Transfer Ofisi Anonim Şirketinde Genel Koordinatörlük görevlerini yürüttüm.

2015 Ocak ayı itibari ile de İstanbul Üniversitesi Teknokent A.Ş. Genel Müdürlüğü görevine geldim ve halen bu görevi sürdürüyorum.

  • İstanbul Teknokent Entertech tarihsel gelişim öyküsünü kısaca anlatır mısınız?

İstanbul Teknokent olarak İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa Avcılar Kampüsü içinde 40.000 m2 alan üzerine 2012 yılında faaliyete başladık ve an itibari ile 18.000 m2 kapalı alanda 1000’den fazla AR-GE personelinin istihdamına ev sahipliği yapıyoruz. Lakin ismimizin çok benzeri bir isim, bizden daha sonra kurulan bir teknokent tarafından kullanıldığı için biz de “Entertech” ismini de kullanmaya başladık. Bu şekli ile de “İstanbul Teknokent Entertech” olarak kendimizi tanıtmaya devam ediyoruz.

Yasin Erol – İstanbul Teknokent Genel Müdürü
  • İstanbul Teknokent ülkemizin lider teknokentlerinden bir tanesi. Faaliyetlerinizden bahsedebilir misiniz?

gereken faaliyetlerin her aşamasında gerekli danışmanlık ve eğitim hizmetleri verilmiş ve verilmeye Dünyada AR-GE ve yenilik çalışmaları gittikçe artan bir öneme sahip. Bu tarz çalışmalar aynı zamanda ekonomik büyüme ve kalkınma performansını etkileyen faktörler arasında önemli de bir yerde. Ülkeler artık ürettikleri bilgi ve geliştirdikleri teknolojiler ile küresel ve bölgesel rekabette pozisyonlarını farklılaştırabiliyorlar. İstanbul Teknokent ENTERTECH olarak bizlerin de temel öncelikleri arasında ülkemizin gelişmesi için çalışmalar yürütmek var. Bu kapsamda; Araştırma- Geliştirme (AR-GE) Faaliyetleri ve İnovasyon, Girişimcilik, Üniversite-Sanayi İş birliği ve Uluslararasılaşma; temel önceliklerimizin başında yer alıyor.

İstanbul Teknokent olarak Türkiye’de yer alan diğer teknokentlerde olduğu gibi büyük oranda yazılım-bilişim (yüzde 56)  firmalarına ev sahipliği yapıyoruz. Bünyemizde yer alan firma yelpazesini mümkün olduğunca geniş tutmayı hedefliyoruz. Ağırlıklı olarak öne çıkan diğer sektörleri sıralayacak olursak; biyoteknoloji, yenilenebilir enerji, sağlık, medikal, elektrik-elektronik, kimya, ileri malzeme teknolojileri ve diğer teknolojik konularda çalışan yenilikçi firmalar yer alıyor.

TÜBİTAK Bireysel Genç Girişim Programı (BİGGİST) kapsamında, yeni iş fikri sahiplerine uygun eğitim ve mentorluk desteği verilerek, iş fikirlerinin her anlamda test edilmesi, geliştirilecek ürünlere yönelik pazar analizi yapılması, iş fikirlerinin ürüne dönüşme ve ticarileşme noktasında yapılması devam edecektir. İstanbul Teknokent’in oluşturduğu girişimcilik kültürünün devamı niteliğindeki BİGGİST ile AR-GE ve yenilik çalışmalarını ortaya çıkaran girişimcilik faaliyetlerini besleyecek model mekanizmaların oluşturulması için çalışıyoruz. Sürecin başarıyla tamamlanması sonucu ticarileşen ürünlerle ülkemiz adına ekonomik katma değer oluşturmasına katkı sağlamayı hedefliyoruz. Uzun vadede Türk sanayiinin rekabet edebilirliğini ve verimliliğini yükseltmek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknoloji ürünlerin üretildiği bir yapı haline dönüşmesine katkı sağlamak istiyoruz.

  • İstanbul Teknokentin gelecek hedefleri ve yatırımları nelerdir ?

İstanbul Teknokent; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Teknoloji Geliştirme Bölgeleri için belirlediği amaç ve hedefler doğrultusunda, sürekli gelişen ulusal ve uluslararası gereksinimleri ve öncelikleri göz önünde bulundurarak hareket etmektedir.

Temel hedefimiz; yenilikçi ve ileri teknoloji alanlarında faaliyet gösterecek şirketlere Ar-Ge çalışmalarını yürütebilecekleri iklim desteğini sağlamaktır. Ayrıca Üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları ve tüm endüstri kolları ile işbirliği sağlanarak, ülke sanayiinin uluslararası rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması gayesi ile var gücü ile çalışmaktadır.

  • Ülkemizde geçmişten günümüze Teknoloji Geliştirme Bölgeleri nasıl bir evrim geçirdi ?

Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde özellikle ülkemizin ihtiyaç duyduğu, ihracat potansiyeli olan ve katma değeri yüksek tüm hizmet ve ürünlere odaklanılıyor. Yani çok rahatlıkla Teknoloji Geliştirme Bölgelerimiz, ülkemizin kalkınmasında önemli rol oynuyor, diyebiliriz. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nin tam olarak istenen seviyede işlevini yerine getirebilmesi için özellikle yeni kurulan şirketlerin ihtiyaç duyduğu mentorluk hizmetlerini (finansal, akademik vb.) daha etkin bir şekilde sürdürmesi gerekiyor. Ayrıca girişimcilerin ihtiyaç duyduğu fon kaynaklarına ulaşım noktasında ara yüz görevi görmesi de son derece önemli. Günümüzde özellikle genç olan pek çok girişimci için, yurt dışına açılmak hedef olmaktan çok berrak olmayan bir hayal olarak kalıyor. Bu noktada teknokentler, uluslararası arenada oluşturacakları networklerle, Teknoloji Geliştirme Bölgelerindeki özellikle Start-up firmalarının uluslararası alanda kendilerini tanıtma ve bu pazarlara açılması adına önemli bir basamak rolü üstlenmelidir.

  • Gelecekte teknokent dinamiklerini nasıl görüyorsunuz ?

Tüm dünyada hızla gelişen ve değişen teknolojiler, günlük hayatımızı derinden etkilemeye devam ediyor. Teknoloji artık yüzyıllardır süregelen evrimleşmesini daha hızlı hale getirerek doğa bilimlerinden toplumlara, kişiler arası iletişimden sayısız sektöre, sağlıktan eğitime kadar hemen hemen her alanda etkilerini çok daha yakından hissettiriyor. Hızla değişen dünyamızda artık söz sahibi olmak ve masada yerinizi alarak gücünüzü göstermenin yolu da katma değerli teknolojilerden geçiyor. Türkiye, son yıllarda tasarım ve geliştirme sürecinden başlayarak, Ar-Ge, üretim, kullanım gibi tüm aşamalarında kullanıcıya değer katan ürünlere odaklanmış durumda. Kamudan başlayarak özel sektöre, akademilere, teknokentlere ve son olarak da bireysel girişimcilere, startuplara kadar herkes aynı hedefe doğru koşuyor. Bunu hem üretilen ve piyasaya sürülen ürünlerden hem de proje, plan ve hedeflerden net şekilde görebiliyoruz. 2020 yılı her ne kadar hem dünya hem de ülkemiz için ekonomik ve siyasal anlamda zorlu bir yıl olsa da bugüne kadar attığımız adımlar bize umut veriyor, yol gösteriyor. İçerisinde bulunduğumuz teknokentin ekosistemi içerisinden gördüğümüz manzara, ülkemizin çıkış yolunun katma değerli ürünlerden geçtiğini gösteriyor. Dolayısıyla bu katma değerli ürünlerin ilk çıkış noktası olan start-up firmalarına gelecekte de çok daha fazla önem verilmelidir. Milli Teknoloji hamlesi aslında bizim gibi gelişmekte olan bir ülkenin gelişmesindeki temel adım olacaktır.

Ayrıca teknokentler özellikle ortaokul ve lise düzeyindeki eğitim süreçlerine de dokunabilmeli ve genç nesillere çok daha erken yaşlardan itibaren hedeflerini belirlemeleri konusunda destek olmalı ve master planlamalarına bu yaş grubunu da dahil etmelidir.

  • Teknokentlerde yer alan şirketlerimizin bugün karşılaştığı temel sorunlar nelerdir ?

Özellikle start-up firmaları için finans önemli bir problem. TÜBİTAK, KOSGEB gibi kamu kuruluşlarının  destekleri çok önemlidir fakat bir süre sonra atılımlarıyla bu desteklere de ihtiyaç duymadan kendilerini ayakta tutabilecek pazara ulaşmaları gerekiyor.  Doğru yatırımcıya ulaşmada ve onları ikna noktasında ya da yatırım modeli konusunda da Teknokent firmalarının çok çeşitli sıkıntıları bulunmaktadır. Özellikle endüstride ileri düzeydeki şirketlerimizde alternatif alanlara yönelme heyecanının olmaması, bazen direkt bazen de dolaylı olarak birbirini besleyen endüstri kollarının oluşmasına engel olmakta ve dolayısıyla da yeni teknolojik yatırımların, start-up girişimlerin sayılarının artmasına engel olmaktadır. Kamu tarafındaki finansal destek mekanizmaları belirli kısıtlılıklarla da olsa destek olmaya çalışsa da, Yatırımcılık alanı gelişmediğinde girişimcilik alanı da zayıf kalmaktadır.

  • Son dönemde teknoloji tabanlı girişimciliğe ilgi bir hayli arttı. Yenilikçilik ve meydan okuma sözcüklerini sıklıkla duyar hale geldik. Pazarda başarılı olmak için bu özellikler yeterli mi ? Size göre başarının formülü nedir ?

Aslında başarının oluşması için birçok faktörün aynı anda uygun olması gerekiyor. Bir ülkeyi düşüneceğimiz zaman bireysel başarıları saymaz isek -ki o tür başarılarda çok fazla üzüntü verici hikayeler ve yorgunluklar vardır- genel olarak ekosistemin 3 önemli paydaşı “Kamu-Üniversite-Sanayi” ; bu üç mekanizmanın da aynı enerji ile aynı hedefe koşuyor olmaları gerekir. Aksi durumda başarılar sadece bireysel alanda kalacak ve kişisel konforların iyileşmesinden öteye gidemeyecektir. Her şeye rağmen genel anlamda başarıda 3 temel faktörü önemsiyorum.

  • İhtiyaç analizini en gerçekçi ve güncel kriterlere göre yapmak,
  • Uluslararası bir ihtiyaca cevap veren bir ürün hedefi koymak,
  • Takım çalışmasını önemsemek,
  • Startup firmalarının pazarlama ve satış personel bütçesi olmadığı için varlığını sürdürmekte zorlanıyor. İşbirliği alanları sadece üretim ve Ar-Ge ile sınırlı kalmıyor. Pazarlama ve satış konularında da işbirliği modelleri tüm dünyada gelişiyor. Gözlemlerinizi alabilir miyiz ?

Ben bu sorunun sadece start-up girişimcilerine ait bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Maalesef ülkemizde Kobi diyebileceğimiz binlerce şirketimizin neredeyse tamamında hatta çok daha büyük çaplı işletmelerde en az bir departmanın kuluçka düzeyinde olduğunu görmekteyiz. Dolayısıyla bu sorunu ülke olarak şirket yönetimleri konusuna bakış açımızla doğru orantılı çözümlemeye çalışmamız gerekir. İleri ve geri doğru en az 10 yıllık fizibilitesi yapılmamış projelere kesinlikle mesafeli yaklaşmak gerekiyor. Çünkü fizibillite çalışması yapılmamış bir girişimin iş planının da yapılması mümkün değildir. Belki bir iş planı olur ancak bu plan kesinlikle çok aldatıcıdır. Start-up girişimciliği de maalesef bir diğer işletmenin muhtemel kazancı üzerinden başladığı için o iş kolunun zorlukları ile karşılaşıldığında hiçbir alternatif plan olmuyor ve maalesef pazarlama ve satış konuları da dahil oldukça zorlanan ve en sonunda da şirketler çöplüğüne terkedilen işletmelerle karşılaşıyoruz. Dolayısıyla bu konunun sadece pazarlama ve satış bütçesi olmaması üzerinden analiz edilmesi eksik kalacaktır.

  • Yeni dönem rekabet “işbirliği alanları” üzerinden gelişim gösteriyor.
    Buyer Network Marka Ailesi olarak akademik girişimcilerimize ve startup firmalarımıza kurumsal pazarda satış ortaklığı, satış geliştirme ve markalama desteği veriyoruz. Teknokentlerde yatay ve dikey iş kolları arasında işbirlikleri ne ölçüde mümkün. Bu alandaki deneyimlerinizi almak isteriz.

Teknokentlerde yatay ve dikey iş kolları arasındaki işbirliği özellikle enerji kaybını önleme açısından bizim çok önem verdiğimiz bir konu. Bu kapsamda aynı zamanda Teknokentimiz girişimcilerimizden de olan Buyer Network ekibinizin çalışmalarını yakından takip ediyorum. Ekosistemin en ihtiyaç duyduğu konular arasında olan “üreticiler arasında iletişim yönetimi” konusunda teknoloji girişimcilerine de oldukça fazla katkı sağladığınızı düşünüyorum. Özellikle biraz önce sözünü ettiğim fizibilite çalışması için oldukça faydalı olacak ve mükerrer enerji kayıplarının önüne geçecek bu çalışmanızın da teknokentlerde ve organize sanayi bölgelerinde takım ruhuna yönelik paylaşımcı motivasyonu artıracağı inancındayım. Bu bağlamda sizlere de çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

            Bu keyifli sohbet için teşekkür ederim.

Bir Cevap Yazın

X