Search
Generic filters
Exact matches only

Sürdürülebilir Bir Çevre Girişimciliği için Proje Temelli Öğrenme

0 4 sene önce

X kuşağı 1965-1979 yılları arasında doğanlardan oluşmakta olup, genel olarak bu nesil çalışkan, realist ve kanaatkâr olarak adlandırılmaktadır. Türkiye’nin % 22’sini oluşturan bu kuşak uzmanlar tarafından da “rekabetçi” olarak tanımlanmaktadır. Bu yaş grubunda olan bir çok kişi doğayla ilk temaslarının ilköğretimde pamuk arasında fasulye çimlendirmeyi öğrenme ile başladığını hatırlayacaktır. Türkiye’de örgün eğitim çerçevesinde, çevre eğitimine özel bir müfredat bulunmamakla birlikte, çevre ile ilgili temel bilgiler ilköğretim ve lise eğitim programlarının içinde yer alan farklı dersler kapsamında verilmektedir. Yükseköğretime ilişkin olarak ise ulusal olarak benimsenmiş ya da uygulanan belirli bir çevre eğitimi politikası bulunmamaktadır. Üniversiteler, ders programlarını ve içeriklerini kendi kurumsal yapıları içerisinde çözümlemektedirler. 1980-2001 yılları arasında doğanlardan oluşan Y Kuşağı ise günümüzde iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte çabuk sıkılabilen, her şeyi internetten kolayca bulabilen, uygulamanın içinde olmak isteyen bir kuşaktır. Bu kuşak özgürlüğüne düşkün, teknoloji hayranı olan gençlerden oluşmakta olup, küreselleşen bir ekonomi ve kültürlerarası etkileşimin arttığı bir dönemde interneti aktif olarak kullanmakta, küresel çapta bilgiye anında ve kaynağından ulaşabilmektedir. Onlar için önemli olan en hızlı şekilde ve diğerlerinden önce sonuca ulaşmak, yönetimde söz haklarının olması, fikirlerinin dinlenilmesi ve sorularına cevap verilmesidir. Y kuşağı öğrencilerine mevcut bilgileri aktarmaktan çok, bilgiye ulaşma becerilerini kazandırmak günümüzde daha çok önem kazanmaktadır. Türkiye’de yaşayan yaklaşık 76 milyon kişinin %35’i Y kuşağı üyesidir (TUİK, 2013). Türkiye’nin %17’sini oluşturan Z kuşağı ise 2000-2020 yılları arasında dünyaya geldiğine ve geleceğine inanılan kuşak olup, ‘İnternet kuşağı’ olarak da adlandırılmaktadır. Bu kuşak, yeni teknolojik imkânlarla iletişim ve ulaşım kolaylıkları ile hep bir arada bulunmakta, önceki kuşaktan farklı olarak ‘network’ gençleri olup, çeşitli ağların üyeleri olabilmektedirler (Adıgüzel, Batur, Ekşili, 2014: 174).

Proje tabanlı öğrenme (PTÖ), öğrenci merkezli aktif öğrenme süreçlerinin gerçekleşmesini sağlayan çağdaş bir öğrenme yaklaşımıdır. PTÖ ile öğrenenler, yaşamlarında karşılaşabilecekleri sorunları, sınıf ve diğer ortamlarda farklı disiplinlerle bağlantı kurarak ve bir senaryo çerçevesinde ele alarak çözmeye çalışırlar. Çünkü proje çalışmaları sırasında öğrenciler insiyatif kullanmakta, sorumluluk alarak seçimler yapmakta ve karar vermektedirler. Bu süreç, öğrencilerin, istek ve amaçlarının peşinden gitmelerine izin vermekte ve bunlar için uygun ortam hazırlamaktadır. Öğrenciler proje çalışmaları için okul dışında ya da okulda birlikte çalışmak arzusunu taşımaktadırlar. Proje ile öğrenciler, ürünler oluşturarak veya tartışmalar düzenleyerek başkalarına fikirlerini anlatma, sonuçları düzenleme, verileri grafik hâline getirme, tahminde bulunma, soruları inceleme ve cevaplandırmaya yönlendirilirler (Ay, 2013:54).

COVID-19 tehdidi nedeniyle, eğitim kurumları personel ve öğrencilerinin sağlığını koruyarak öğretmeye ve öğrenmeye nasıl devam edeceklerine ilişkin kararlarla karşı karşıya kalmıştır. Pek çok kurum, yüz yüze dersleri iptal etmeyi seçmiş ve COVID-19’a neden olan virüsün yayılmasını önlemeye yardımcı olmak için derslerin online yapılmasına yönelmiştir. Bu kararı veren yüksek öğretim kurumlarının listesi her geçen gün artmaktadır. Çevrimiçi eğitime geçiş hızı, benzeri görülmemiş şekilde hepimizi şaşırtmıştır. Çok akıllı çözümler ortaya çıksa da – birçok eğitmen anlaşılabilir bir şekilde bu süreci stresli bulabilir. Bu çalışmada yüzyüze eğitimde gerçekleştirilen proje tabanlı öğrenmenin önemi vurgulanmaktadır. Uzaktan eğitim sürecinde de tabi ki projeler yapılabilmektedir. Koronavirüs salgını nedeniyle ortaya çıkan problemlere çözümler üretmek amacıyla online yapılan “Coronathon Türkiye, Designathon Türkiye” gibi oluşumlar örnek verilebilir. Farklı paydaşlar yüzyüze gelmeden online platformlarda proje üretmeye çalışmışlardır. Pandemi sürecinde farklı fikirleri olan (girişimciler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, bakanlıklar, özel şirketler) paydaşlar bu online platformlarda biraya gelerek içinde bulunduğumuz bu zorlu günlerde yaşadığımız problemlere çözümler üretmeye çalışılmıştır.

Moursund (1999)’a göre, öğrenme ortamının veya sürecinin oluşturulması için sınıf etkinliklerinde şu aşamalar yer almalıdır: 1. Hedeflerin belirlenmesi, 2. Yapılacak işin ya da ele alınacak sorunun belirlenip tanımlanması (sorunu, çözüm yollarını doğru belirlemek çok önemli), 3. Sonuç raporunun özellikleri ve sunuş şeklinin belirlenmesi, 4. Değerlendirme ölçütlerinin ve yeterlilik düzeylerinin belirlenmesi,5. Grupların (takım) oluşturulması, 6. Alt sorunların ve bilgi toplama sürecinin belirlenmesi, 7. Projede yapılacak işleri ve sürelerini gösteren bir çalışma takviminin oluşturulması, 8. Kontrol noktalarının belirlenmesi, 9. Bilgilerin toplanması, 10. Bilgilerin raporlaştırılması, 11. Projenin sunulmasıdır (Erdem ve Akkoyunlu, 2002).

Çevre bilinci, bireylerin ve toplumların çevre ile dengeli bir şekilde ilişkilerde bulunabilmesi için sahip olması gereken davranış, tutum ve düşünce şeklidir. Çevre bilincinin temelinde insanların çevreyi tahrip etmeden, ondan yararlanma ilkesi yatmaktadır. “Çevre eğitimi, çevresel olayları anlamak ve bu sorunlar karşısında bireysel ya da toplumsal olarak uygun önlemler almak, çevreye yönelik tutum, beceri, davranış geliştirmek” olarak belirtilmiştir. Çevre eğitimi yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Öğrencilere sadece teorik bilgiyi vermek yerine, kendileri araştırarak ve ekip çalışması yaparak bilgiye ulaşmaları, öğrendiklerini uygulamaları için gerekli ortamın sunulması, konuyu daha iyi anlamalarını ve unutmamalarını sağlamaktadır. Örgün eğitimin yanı sıra erken çocukluk döneminin, özellikle tutum ve davranışların yapılanmasında önemli bir dönem olduğu da göz önünde bulundurularak, çevre bilinci ve eğitiminin küçük yaşta başlaması, çevreye yönelik projelerin yaygınlaştırılması önemlidir. Çevre bilinci eğitiminde bireylerin duyarlıklarının artırılması önemli olup, bireyin çevre ile ilgili bir sorunun kendisini de ilgilendirdiği bilincine varması sağlanmaktadır. Bu bilince varan bir sorunun giderilmesi konusunda bir sorumluluk duyuyor mu? ve bu konuda bir şeyler yapması gerektiğine inanıyor mu? Bu konuları sorgulamakta ve sorunu çözmek için bilgi ve becerilerini artırma ihtiyacı duymaktadır. Yani bu sorunu gidermek için ne yapmalıyım sorusuna cevap aramaya başlamaktadır. Son aşamada ise karar vermekte ve harekete geçmektedir. Bu aşamada yapılması gereken eylemlere karar verip, bu kararın gereğini yerine getirmeye çalışmaktadır (Landers, Naylon, Drewes: 2002). Çevre bilincinin derecesine göre bilincin farklı “derinleşme düzeyleri” bulunmaktadır. (Vaizoğlu, Temel, Aydoğan vd:2005: 155) “Birinci düzey”, çevre insan ilişkilerinin, çevre sorunları yarattığı bilgisine sahip olmak ama kendi davranışlarını değiştirmemek ve başkasının değiştirmesini de talep etmemektir. “İkinci düzey”, kendi davranışlarını değiştirmemek ancak başkalarının değiştirmesini talep etmektir.“Üçüncü düzey” kişinin çevreyle ilişkisini sorumlu olarak kurmasıdır. “Dördüncü düzey” kişinin sorumlu davranmasının yanı sıra, başkalarının sorumlu davranmasını sağlamaya çalışmak, sorumlu devlet organlarını uyarmak, sivil toplum kuruluşları içinde örgütlenmektir. “Besinci düzey” ise çevre sorunlarının çözümü için maddi fedakarlıkta bulunmaktır.

1990’lı yılların sonunda artan sayıda araştırmacı, çevreye duyarlı girişimcilik konusunda araştırma yapmaya yönelmiştir. Yeşil girişimci, çevreci girişimci, eko-girişimci gibi kavramlarla açıklanan çevreci girişimciliği, geleneksel girişimcilikten ayıran üç kriter bulunmaktadır. Çevreci girişimci, kişisel kâr etme yanında, toplumsal faydayı da göz önünde bulundurur, kullandıkları üretim yönteminde  çevreye zarar vermeyen bir model seçer  ve müşteri grupları (kendi etik değerlerini izleyen belli bir müşteri grubu hedef kitlesidir. Çevreyi önemseyen girişimcilerin sayısının artması için doğayı koruma farkındalığının geliştirilmesine yönelik çalışmaların arttırılması ve çevre konularının her düzeydeki eğitim kurumuna entegre edilmesi önemlidir. Çevre eğitimlerinin sadece fen programlarında yer almayıp, eğitime anaokullarından başlanması, çevre eğitiminin tüm yaşam süresince devam etmesi önemlidir.
İşletme Ekonomisi” dersi kapsamında Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, İşletme Bölümü, 1.sınıf öğrencilerine yaptırılan “Tohum Kalem” projesi yaptırılmıştır. Tohum Kalem, kalem olarak kullanıldıktan sonra toprağa ekilerek sulandığında kendiliğinden eriyen, tohumun toprakla buluşmasıyla yeşeren bir kalemdir. Öğrencilere hangi konuyu nasıl araştırabilecekleri ile ilgili bir yönerge verilmiş ve zaman planı yapmaları istenmiştir. Projede tohum kalem içinde yer alabilecek tohum türü, hedef pazar olarak kimlerin belirlenebileceği, tohum kalem tedariki, üretim, maliyet, finansman, pazarlama, satış süreçleri projeye gönüllük esasına göre katılan öğrenciler tarafından araştırılmıştır. Öğrencilerin temel işletmecilik fonksiyonlarını ekip çalışmasıyla araştırmaları, fizibilite etüdü yaparak Canvas iş modelini hazırlamaları istenmiştir. Amaçlanan; işletme ekonomisi dersinde işlenen bazı konuların aktif katılımla öğretilmesi, çevre bilincinin arttırılması, öğrencilerin araştırma, çözümleme, değerlendirme yeteneklerinin geliştirilmesi, yöneticilik konusunda kazanım elde etmeleri, proje temelli öğrenmeyle ekip çalışmasını görmeleridir. Sosyal sorumluluk projesi olarak gerçekleştirilen bu projeden kalem satışıyla elde edilen gelir, öğrencilerin kendi belirledikleri “Tohum Otizm Vakfı, Fişek Çalışan Çocuklar Vakfı, Cam kemik Derneği ve Mor Çatı” sivil toplum kuruluşlarına bağışlanmıştır. Gönüllü olarak projeye katılan öğrencilerin projeden kazanımları şunlardır:
• İşletme ekonomisinde tedarikçi seçimi, üretim, pazarlama, hedef pazar belirleme, satış, finans, muhasebe, yönetim fonksiyonları uygulama içinde araştırılmıştır. Pazarlama ve satışın kolay olmadığı öğrenilmiştir. Öğrenciler satış yaparlarken insanların ilgisini çeken tarafın “tohumu büyütüp fidan yapma ve fidanı ekip ağaç yapma fikri” olduğunu sunumlarında vurgulamışlardır. Dikim yapıldığında o ağaçta kendi isimlerinin geçtiği bir künye olmasını isteyenler olmuştur.
• Çevreyi koruma, çevre bilincinin önemi anlaşılmış, anket, görüşme yöntemi, sosyal medya kullanımı, fizibilite etüdü öğrenilmiştir. Kreşten ilköğretime, üniversiteli gençlerin “sürdürülebilirlik” kavramının anlamını ve önemini anlamaları, doğa, çevre bilinci farkındalığının oluşturulması, hangi tohum nasıl nerede ne şekilde üretilir bilgilendirilmesi sağlanmıştır. Tohum kalemin ilk öğretimde yaygınlaştırılması sağlanırsa, farklı tohum türleriyle maydanoz, marul, roka, fesleğen, kahkaha çiçeği vb nasıl yetiştiği çok küçük yaşlarda öğretilebilir.
• Ekip çalışması sayesinde birlikte çalışma, toplantı yapma, planlama, karar alma, eleştirel düşünme, araştırma, iletişim kurma, problem çözme kültürünün ne anlama geldiği, “çözüm odaklı olma” bilincinin önemi vurgulanmıştır. Kreş, ilköğretim, üniversitelerden farklı disiplinlerle işbirliği yapılmıştır. Proje tabanlı öğrenme disiplinler arası öğrenim fırsatlarına olanak vermiştir.
• Proje tabanlı öğrenmenin zevkli, eğlenceli ve anlamlı öğrenme sağladığı, öğrencilere araştırma, iletişim kurma becerisi gibi beceriler kazandırdığı görüşlerini belirtmişler, ancak projeleri gerçekleştirirken zorluklar yaşandığını ve grup üyeleri arasında zaman zaman fikir ayrılıkları olabildiğini ifade etmişlerdir.
• Proje tabanlı öğrenme, sınıfta oturup dersi dinlemekten hoşlanmayan öğrenciler için iyi bir yöntemdir.
• 1000 adet tohum kalemin üretimi yaptırılmış ve elde edilen gelir öğrencilerin araştırarak belirledikleri Tohum Otizm Vakfı, Fişek Çalışan Çocuklar Vakfı, Cam Kemik Derneği ve Mor Çatı’ya aktarılmıştır.
• “İnsanların Doğayla Kenetlenmesi – Kentte ve Doğal Alanda, Kutuplardan Ekvatora” Uluslararası Çevre Konferansına poster bildiri hazırlayan öğrencilerin katılımları sağlanmıştır. Poster bildiri başlıkları ve katılan öğrencilerimiz: “Tüm Dünya Doğaya Sahip Çıkıyor. Ya Siz?” Murat Kara, Ebru Kaya, “Dört Kültür Bir Doğa”, ShamsMamedi, MedinaKarimova, Nur Özbek , SofiyahRomli, ÖzgecanBoyraz, Esra Piranigi, “Doğa Bilinciyle İnsanları Kenetle ve Yaşama Yön Ver” Talha Karadayı, Nehir Yaşar, Pelinsu Özagar, Betül Durak,“Doğa Sizden Çok Şey Bekliyor”, İlyas Karakılınç, “Naylon İle Doğanın 800 Yıllık Savaşı”, Tugay Ayvaz.
• Projeye katılan öğrencilere sertifika verilmiştir, A.Ü. Ziraat Fakültesinden alınan on iki karaçam fidanı projeye katılan ekipler tarafından A.Ü.S.B.F. ön bahçeye dikilmiştir.
• İki lisans öğrencimiz Erasmus başvurularında “Girişimcilik” dersi almadıkları gerekçesiyle önce rededilmiş, Erasmus Koordinatörü Sayın Aylin Özgür Ateş’in bu projede yapılanlar hakkında yurt dışındaki üniversiteyi yazılı olarak  bilgilendirmiş, öğrencilerin yurt dışından kabul almaları sağlanmıştır.
• Öğrencilerden bireysel olarak proje hakkında geribildirimleri alınmıştır. Öğrencilerin proje hakkında söylediklerini özetlersek: “Ekip çalışması, farkındalık yaratmak, duyarlılık, rapor hazırlama, ekip, işbirliği ruhu, Tohum Otizm hakkında bilgi, sabretmek, tohumun ağaç olması, bütün olmak, Tohum Otizm Vakfı, Fişek Çalışan Çocuklar Vakfı, Cam Kemik Derneği ve Mor Çatı gibi Türkiye’de hangi STK’ların olduğunu öğrenmek, eşgüdüm, sürdürülebilirlik, pazarlama, farklı insanlarla iletişim, yeni satış stratejisi geliştirme, iknayı öğrenme, satışın kolay olmadığını görme, insanların iyiliksever olduğunu görme, uygulamayı görme”dir.

Sonuç olarak diyebiliriz ezberci ve yaratıcı düşünceyi körelten eğitim sistemi, roman, hikâye gibi hayal gücü ve yaratıcı fikirlerin ortaya çıkmasını sağlayan kitapların okuma alışkanlığının az olması, yenilikçi düşüncelerin ortaya çıkmasını engellediği gibi gençlerimizin kişisel gelişimini de olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla bir ülkede girişimcilik faaliyetlerinin başarılı olması için yaratıcılık, yenilik, özgüven, ve ar-ge’yi (araştırmayı ve geliştirme) destekleyen, sürdürülebilirlik konularına önem veren bir eğitim sistemi gereklidir.

Sorularınız için: ulas@politics.ankara.edu.tr

Bir Cevap Yazın

X