Search
Generic filters
Exact matches only

Girişimimi Nasıl Hayata Geçirebilirim?

0 4 sene önce
Girişimcilik

Girişimimi Nasıl Hayata Geçirebilirim?

Bu yazımızda bir girişimci adayının vermesi gereken kararları, atması gereken adımları inceleyeceğiz.

  • Girişimimizi hayata geçirmek için gerekli parayı nasıl elde ederiz?
  • Girişimimizi hayata geçirecek etkili ekibi nasıl oluştururuz?
  • Nasıl yatırım elde ederiz?
  • Ürünümüzü nasıl test ederiz?
  • Gerekli networkü nasıl sağlarız?

Tüm mevcut yöntemleri ele alırken girişimciliğin temel unsurlarına değinecek, akıllardaki pek çok soruya cevap getireceğiz.

Pek çok teknoloji girişimcisinin gözden kaçırdığı nokta, her şirket para kazanmak, değerini katlamak için kurulur. Geliştirdiğimiz teknolojinin sağlam bir finansal temeli yok ise şirket hayatta kalamaz ve günün sonunda kimi zaman az borçlu ve kırgın, dersler edinilmiş bir şekilde, ölçümlemeden risk aldığımız zaman ise psikolojik çöküntüye maddi darlıklara yol açacak şekilde büyük emekler ile kurmuş, büyütmüş olduğumuz şirketimizi kapatmak durumuna geliriz.

Yazımıza başlamadan önce gelin birlikte her şeyin sağlam bir temele oturması açısında girişimcilik nedir, çok kısa göz atalım.

Girişimciliğe Hızlı Bir GirişGirişimcilik

Mikroekonomi der ki üretim ve tüketim belirli bir denge içerisindedir. Bir ürün arz ediliyorsa piyasada buna belirli bir talep vardır ki bu ürün üretilmeye devam etmektedir. Bu talebe ve talebe sunulan arz miktarına göre ürünün fiyatı serbest ekonominin görünmez eli tarafından belirlenir. Girişimcinin en temel görevi de piyasada bir ihtiyaç noktası sezinlemek, yani tüketicinin hislerini sıkıntılarını sezinleyip buna çözüm sunan bir ürün/hizmet sunmaktır. Bu bir bakkal da olabilir, bir yazılım veya temizlik şirketi de olabilir. Mühim olan piyasada bu ürüne/hizmete belirli bir talebin olmasıdır.

Girişim nedir? Startup nedir?

Matematikteki kümeleri düşünecek olursak girişim aslında yeni kurulan tüm şirketleri kapsar. Siz bir terzi dükkanı da açıyor olabilirsiniz, bir teknoloji şirketi de. Kurduğunuz girişime bir startup diyebilmemiz için ise girişiminizin belirli bir büyüme oranına sahip olması beklenir. Yüksek büyüme oranları da aslında girişimin içerdiği teknoloji ile doğru orantılı diyebiliriz. O nedenle teknoloji girişimlerini genelde birer startuptır. Startuplar tabiatı itibariyle inovatiftir, daha önce kullanılmamış yöntemler kullanır ve büyük pastadan küçük bir dilim almak yerine rekabetin daha önce olmadığı veya az olduğu küçük pastayı büyük pasta haline getirerek büyürler ve hissedarlarına büyük getiriler sağlarlar.

Girişimci diye kime denir?

Mikroekonomiye göre üretim faktörleri şunlardır:

  • Toprak: Dünya üzerindeki doğal kaynaklar
  • Emek: Çalışanlar
  • Sermaye: Başka şeylerin üretilmesi için üretilen şeyler. Fabrikadaki makineler, yazılımlar vb. buna örnek verilebilir. Gördüğünüz üzere para değil üretim için gerekli araçlara sermaye denir ekonomi literatüründe.
  • Girişimci/Teknoloji: Diğer üretim faktörlerini uygun şekilde bir araya getiren kişi veya araçlar

Yani aslında girişimci en basit anlatımıyla bazı şeyleri bir araya getirerek bazı şeyler yaratan kişiye denir.

Nereden Başlamalı?

Girişim ve girişimci nedir kısaca göz attıktan sonra gelelim konumuza. Nereden başlamalı, nasıl ilerlemeli? Aslında yukarıda girişimcinin tanımını yaparken dahi ne denli muğlak bir tanım yaptığımızı görünce bu işin belirli bir yolu olduğunu düşünmek kulağa pek de doğru gelmiyor. Tek bir doğru yol olmasa da şimdiye kadar çalışan yöntemler neler, ona bakabiliriz.

Yukarıda da değindiğimiz gibi girişimcinin en temel güdüsü tüketicinin belirli bir ihtiyacını belirlemek ve bunu çözümlemek, bunu çözümlerken de gelir modeli oluşturup şirketini büyütmek ve daha büyük problemleri çözmek adına büyümeye devam etmek.

Tabi kulağınızı tersten de tutabilirsiniz, örneğin öylesine kendiniz için ürettiğiniz bir ürünün aslında tüm insanların problemini çözebileceğini düşünebilirsiniz veya hali hazırda yazılımcı ve tasarımcı bir ekipsinizdir ve geliştirdiğiniz ürünlerde ufak değişiklikler ile gerçek bir problemi çözmesini sağlayabilirsiniz.

Peki her girişim bir ihtiyacı çözmeli mi?

Çok keyifli olduğu için de bir ürün/hizmet kullanılamaz mı?

Evet kullanılabilir. Buna ilk akla gelen örnek olarak sosyal medya girişimlerini, oyunları örnek verebiliriz. Genel deyim ile bu girişimlere “vitamin” yakıştırması yapılır. Gerçek bir problemi çözen girişimlere ise “ağrı kesici” yakıştırması yapılır. Yani tüketicinin bir ağrısı, bir “pain point”i (ağrı/acı noktası), vardır ve ürünün eğer doğru ürünse onda “Shut up and take my money!” (Kapa çeneni ve şu parayı al!) etkisi yaratacaktır.

“Ağrı kesici” bir girişim olmak en güzelidir. Çünkü günün sonunda yapman gereken asıl iş müşterinin cebindeki parayı alıp kendi cebine koymak olmalıdır. “Ağrı kesici” bir girişim olduğunda müşteri seve seve buna razı olacakken, vitamin bir girişimde olağanüstü şekilde bir anda büyük ölçeklenmediğin sürece müşterilerine ulaşmak için çok fazla reklam harcaması yapman gerekecektir ve onları bağlı tutman da bir o kadar zor olacaktır.

Tamam peki, tüketicilerin ihtiyacı olduğunu düşündüğüm bir iş fikri buldum. Şimdi ne yapacağım?

Önce googlela! Türkiye’de bir örneği var mı? Dünyada var mı? İnsanlar senin belirlediğin problemi nasıl çözüyor? Rakiplerin kimler olabilir. İş fikrin daha önce uygulandı ise hemen pes etme! Aslında doğru yoldasın. Birileri senin gibi düşünmüş ve ortaya bir şirket çıkarabilmiş. Peki bu şirket pazarı domine etmiş mi? Eksikleri neler? Müşteriler ondan gerçekten memnun mu, yoksa el mahkum onu mu kullanıyorlar? İş Modeli canvası doldurmanı bu aşamada şiddetle tavsiye ediyorum. Atladığın her nokta orada bir başlık olarak var olacak. Atladığın bir nokta kalmayana dek bu canvas üzerinde çalış. Ciz.io web sitesinden iş modeli canvasını online olarak kullanabilirsin. Ayrıca iş fikrini bazı kurumlara anlatırken senden bu iş modeli canvasını zaten isteyeceklerdir. Yaygın hatalardan birisi rakibinin illa problemi senin gibi çözüyor olmasına gerek yok. Yemek Sepetinin rakibi telefonlardı. Müşteri telefon ile restoranları arıyordu. Yaygın bir diğer hata ise rakipleri düşman olarak görmektir. Aslında çoğu zaman rakiplerinle aynı yolun yolcususundur. Rival (Rakip) kelime kökeni olarak “river”dan gelmektedir, yani aynı ırmağı paylaşan demektir. Tüm bu kişiler ile tanışabilirsen tanış, bir şekilde takip et, Linkedin’den ve her türlü mecradan stokla! Öğrenebildiğin kadar bilgi öğren. Her gün araştır. Google’da araştırma yaparken “infoscope” eklentisi çok işine yarayacaktır. Tavsiye ederim.

PoC, Prototip ve MVP nedir?

Şimdi yapman gereken bu hipotezin doğru mu, yani tüketici gerçekten de senin bu iş fikrine para ödemeye hazır mı, onu ölçümlemen gerekli. Tabi bunu çok hızlı yapman gerekli, nihai üründen ziyade bir PoC, bir prototip ve sonrasında bir MVP hazırlamalı bunu çeşitli kanallardan duyurmalı ve gelen reaksiyon ve feedbacklere göre ürününde gerekli geliştirmeleri ve gerekli ise pivotları yapmalısın.

PoC, prototip ve MVP kavramlarını kısaca anlatmak gerekirse;

PoC (Proof of Concept) kavram kanıtı demektir, yani hipotezini test etmek demektir. Sen piyasada bir problem olduğunu varsaydın ve kafanda bu problemi çözebilecek bir ürün var. Peki bu problem gerçekten var mı? Gerçekten insanların para ödemeye razı olduğu bir problem mi? Düşündüğün ürün gerçekten tam olarak istenen şey mi? Ve en önemlisi de düşündüğün çözüm gerçekten uygulanabilir mi? Uygulanmasının önündeki engeller gerçekten aşılabilir engeller mi? Maliyetler düşündüğün kadar uygun mu? İşte burada PoC devreye giriyor.

Hızlı bir PoC oluşturmanın pek çok yöntemi var, tabi bir landing page oluşturmak adına şirketinin web sitesini kolaylıkla yapabileceğin “wordpress” i ve gerekli eklentileri biraz öğrenmen işini kolaylaştırabilir. Landing Page müşteri adaylarını çektiğin ve orada ürünü anlattığın yerdir ve oraya ekleyeceğin “ürün çıktığında beni haberdar et” butonu ile ilgili müşterinin gerçekten ilgisini çekip çekmediğini anlayabilirsin. Farklı fiyatlamalar deneyip müşterilerinin hangi fiyatlamada talebinin maksimuma ulaştığını AB testleri ile belirleyebilirsin.

(İlerideki yazılarımızda landing page ziyaretçi sayısı ile e-mail bırakan müşteri adayı sayılarının hangi oranda olması kabul edilebilir, hangi oranın altında ise üründe bir sorun olduğunu düşünmemiz gerektiği gibi konulara ayrıntılı bir şekilde değineceğiz.)

Prototip ile PoC çok benzer olsa da birbirinden ayrışıyor. Prototipte ürünün görselleştirilmesine çalışılır ve olası müşteri adaylarından feedbackler(geri bildirim) alınır. Ürünün nasıl görüneceğini, neler yapabileceğini anlatmak buradaki temel amaçtır. Prototipin avantajı, ürününü tamamen geliştirip aylar geçirdikten sonra geri bildirim alıp bir hatayı düzeltmektense ürünün henüz geliştirilme aşamasında geri bildirim alarak ürünü henüz geliştirirken hataları iyileştirmeyi sağlar.

Prototipi ürünün her ne olursa olsun ayakta güçlükle duran hatta sen olmadığında yıkılan karttan yaptığın kulelere benzetebilirsin. Sen ürünü müşteri adayına göstereceksin ve o da sana diyecek ki ben bu kuleye şu kadar para veriririm, bence kule biraz daha küçük kartlardan oluşmalı, hızlıca kurulabilmeli gibi feedbacler alabileceksin. Yani ürününün konumlandırmasını talebin az olduğu konumdan çok olan konuma doğru ölçümleyebildiğin kadar taşımalısın.

MVP (Minimum Viable Product) ise minimum uygulanabilir ürün demektir. Ürün artık çalışır vaziyettedir, ancak geliştirilmeye halen açıktır. Genelde görünüşü çirkin, pek çok ek özellikten mahrum ancak problemi çözebilir vaziyettedir. MVP ile yola çıkabilir, ilk müşterilerini bulup, ilk faturanı kesebilir ve bir yandan da ürününü geliştirmeye devam edebilirsin.

İyi Bir Ekibe İhtiyacın Var

Tüm bunları tek başına yapabilsen bile bu noktadan sonra kesinlikle bir ortağa ihtiyacın olacak. Prototip yapmanın bir diğer artısı ise bu işin tekniğini bilen kimseler ile tanıştığında fikrini anlatman ve onları ortağın yapman daha kolay olacaktır. Örneğin bir app fikrin var ise Adobe XD veya Glide gibi araçlar ile basit bir app tasarımı yapabilir, wordpress üzerinden kurduğun web sitenin linkini bu arkadaşa iletebilirsin. Hem işin daha ciddiye alınacak hem de iş fikrin daha güzel anlaşılacaktır. Örnek olarak Falaaddin’in ilk başta wordpress sitesi üzerinde çalışması, sonrasında app haline getirilmesi verilebilir.

İş Fikrini Gördüğün Herkese Anlat!

İş fikrini bakkal amcaya da anlat, bu işlerin içerisinde girişimciye de anlat, ailene de anlat, sevgiline de, dostlarına da. Özellikle ileride müşterin olacağını düşündüğün kitleden insanlara anlat. Geri dönütler acı-tatlı olabilir ama sen hepsini not al. Fikirler karanlıkta büyümüyor değerli girişimci adayı! Onu anlat ve etkileşime sok. Hiç ummadığın kişiler daha önce hiç düşünmediğin noktalara değinecek, hiç ummadığın kişilerin sana yardımı dokunacak, hiç ummadığın kişilerin bir tanıdığı ile tanışıp belki onunla ortak, belki partner olacaksın. Unutma ki akıl akıldan üstündür.

Ya fikrimi çalarlarsa?

Fikrini çalarlar diye düşünüp saklamak, kimselere anlatmamak gibi bir davranış pek kalmadıysa da değinelim. Fikrin çalınacaksa çalınacaktır zaten. Günün birinde duyurman gerekmeyecek mi? Eğer hali hazırda kimseye anlatmadan kendi oluşturduğun ekibin ile ürünü geliştirebiliyorsan, yani bir Neuralink isen saygım sonsuz, ama genelde fikrini saklayanların en genel hüsranı o iş fikrinin daha önce yapıldığı oluyor. Yapılması kötü değil ancak o fikir neden ilerlemedi veya neden duyulmadı eksiklerini giderip yeni bir hale sokulabilecekken kaybedilen onca zamana yazık oluyor. Pek çok kişi yardım edebilecekken hiç yardımsız ilerlemek de ek bir fırsat maliyeti olarak karşımıza çıkıyor.

Ekip Oluşturma ve Ortaklıklar

Tüm bu koşuşturma içerisinde, yola hazır bir ekiple çıkmadığını varsayarak konuşuyorum, ekibini oluşturman gerekiyor ki belki de yapacağın en önemli şey bu ekibi kurgulamak olacak. Düşündüğün zaman en az 2-3 yılını birlikte geçireceğin bir ekiple bazen ailen ve sevgilinden daha fazla görüşüyor olacaksın. Bunun yanında hisse paylaşımları gibi ileride parasal konular, şirketin getirdiği stresler, yorgunluk sizleri oldukça sınayacak. Girişimlerin  %50-%60’lık kısmı ekip çatışması, ortaklar arası anlaşmazlıklar yüzünden parçalanıyor. Bu nedenle doğru yaptığında sırtındaki yükü alacak, yanlış yaptığında ise sırtındaki yükü almak bir yana ek yükler getirecek, odağını dağıtacak bir konu haline gelebilir.

Peki nasıl doğru bir ekip oluşturabiliriz?

1- Sevgi, Saygı ve Kültür: Her şeyden önce birlikte çalışacağın insan ile gerçekten çalışacaksan, onu yolda gördüğünde içinde yolunu değiştirme dürtüsü hissetmemelisin(!) Bir noktada ortak değerleri paylaştığınız ve birlikte çalışmaktan keyif alacağınız kimseleri ortağınız yapın. İlk andan itibaren girişime dahil ettiğiniz isimler şirketinizin kültürünü oluşturacağını da unutmayın. Benim aklımda hep şu 3 kriter bulunur: Samimiyet, dürüstlük ve enerji. Samimiyet kurabildiğim, güven duyduğum ve hayat enerjisi yüksek kişiler ile çalışmak beni her zaman motive eder.

2- İçten Yanmalılık, Çalışkanlık ve Yetkinlik: İnsani değerlerden sonra bir diğer önemli konu bu kişilerin girişime ne kattığı olmalı. Bir girişim ilk kurulduğunda her yere bir belirsizlik bulutu hakim olur. Başarılı olacağına inanmak bazen zordur, bazen beklenenden çok daha fazla zaman alır. Bazen planlarda değişiklik yapmak, bazen fikri onca emek verilmiş noktadan çıkarıp pivot etmek gerekir. Bu noktada girişimin çekirdek kadrosunun içten yanmalı bir motivasyona, çelik gibi bir psikolojiye sahip olması gerekir çünkü dışarıdan motive edici pek unsur bulunmayacak, her şeyiyle pazar sizi sınayacak. Maddi kazanç olmadığında, başarılı olacağınız kesin olmadığında, bir günde birden fazla olumsuz geri dönüş aldığınızda, planlar değiştiğinde, kara bulutlar üstünüze çökmüş halde çalışmanız gerektiğinde elini taşın altına sokacak ve işleri bir anlamda sürükleyecek kişilere ihtiyaç olacak. İşler henüz başındayken her gün motivasyon konuşması yapmak, birilerini nasıl motive tutacağınızı düşünmek istemezsiniz.

Diğer bir nokta ise ekipteki bireylerin yetkinliklerinin birbirini tamamlıyor olması gerekir. Burada çok bilindik “3H” yaklaşımını kendi girişiminize uyarlayabilirsiniz: Hacker, Hipster ve Hustler. Hacker ürünü geliştiren kişi iken, hipster tasarımcı, hustler ise işi geliştiren doğru kişilere ulaşan ve satışı yapan kişidir. Yaptığınız iş bir yazılım girişimi ise hacker yazılımcı; hipster arayüz tasarımcısı ve biraz da pazarlamacı (sosyal medya postlarını, web sitesini düzenliyor olabilir.); hustler ise networkler kuran, sunumlar hazırlayan, iş ortaklıkları geliştiren, bir iş geliştirmecidir diyebiliriz. Bunu kendi girişiminize ve elinizdeki ekibin yetkinliklerine göre uyarlayabilirsiniz.

En temelde bir şirketin 4 temel unsuru vardır, bunu masanın ayaklarına benzetebilirsiniz. Hepsi tamsa masanız ayakta güvenle duracaktır. Ürün geliştirme, pazarlama, satış ve müşteri ilişkileri. Yani ürünü geliştirdiniz (ürün geliştirme), müşteri olabilecek kitleyi üründen haberdar ettiniz (pazarlama), haberdar ettiğiniz kitleye ürününüzü sattınız (satış) ve ürününüzü satın alan müşterilerinizin sorunlarını ve istedikleri geliştirmeleri dinleyerek onları memnun ettiniz. (müşteri ilişkileri) Sonraları tabi insan kaynakları gibi pek çok önemli departmanı da şirketiniz bünyesine ihtiyaç doğduğunda dahil edebilirsiniz. İlk çekirdek ekibinizi bu 4 ana unsuru aklınızda tutarak oluşturabilirsiniz.

3- Stratejik Ortaklıklar: İşi icra edecek çekirdek kadronun dışında ek unsurlara da kimi durumda ihtiyacınız olabilir. Örneğin bir kişi sizi finanse edecek olabilir, bir kişinin networkü tam da çalıştığınız alanda hayati önemdeki kişilerden oluşuyor olabilir veya bir kişinin deneyimlerini sizinle paylaşması sizin için çok önemli olabilir. Böyle durumlarda bu kişiye uygun bir hisse payı verip işe dahil etmek akıllıca olabilir. (Uygun hisse paylaşımı nedir, ortaklar arası hisseler nasıl paylaşılmalı, yatırımcılara ne kadar hisse vermek şirket için en doğrusudur ilerideki yazılarımızda ayrıntılı bir şekilde değineceğiz.)

Ancak dikkatli olmakta fayda var. Dahil edilen kişiler ile gerçekten açık bir iletişim kurmak ve işin gerçek yürütücüsü, emek verenlerini, geri plana atmayacak bir denge kurmak, dahil olanları da mutlu edecek bir sistem bulmak önem taşıyor. Hatta en genel anlamda şirkette son sözün tek bir kişide olması çok kritik bir nokta. Şirketler demokratik yapılar değildir ve her ufak kararda çatışmalar çıkmaması adına son sözün kimde olduğu tüm ortaklar tarafından bilinmeli ve onaylanmalıdır. Bu son söz sahibinin de sorumluluğun kendisinde olduğunu bilmesi ve bu sorumluluğu üstlenmesi gerekir. Yönetici ortak, ortaklardan fikir alabilir, kritik kararları onlarla istişare ettikten sonra karar verebilir ancak en nihayetinde kimin yönetici olduğu konusunda herkes hem fikir olmalıdır. Bu hemen herkesi de uzun vadede mutlu edecek sistemdir. Bu sayede doğru veya yanlış da olsa bir vizyonun izinde istikrarlı ve koordine bir şekilde ilerlenebilir. Aksi takdirde hangi vizyonun doğru olduğu bile yeterince sınanamaz, sürekli karmaşık, karambol kararlar ve uzun süren tartışmalar sonrası kaçan fırsatlar sonrası elinizde sadece yıpranmış bir ekip ve harcanmış çekirdek sermaye ile ortada kalabilirsiniz.

İyi tamam ama çevremde böyle insanlar yok.

Bu insanlara nasıl ulaşacağım?

Tek bir cevap var: Sosyalleş. Girişimcilik ekosistemi Türkiye’de yeni yeni olgunlaşıyor ve fazla büyük değil. Kolayca kendini tanıtabilir ve tanışabilirsin. İşin güzel yanı ekosistemdeki herkes buna çok açık. Herhangi birine ulaşman, onun ile tanışman, fikirlerini alman oldukça kolay. Gelin birlikte neler yapabileceğinize bir bakalım.

  • Girişimcilik Toplulukları: Eğer üniversitede isen işin çok kolay. Okulundaki girişimcilik kulübüne git ve etkinliklere dahil ol. Ben kendim İTÜ Girişimcilik Kulübü’nde bunu yaptım, çok güzel dostluklar ve anılar biriktirdim, ortağım ile burada tanıştım, başkanlık görevinde bulundum, pek çok girişimci ile startup ile tanışma fırsatım oldu ve aktif görevim bittiği halde halen kulübün mevcut topluluğu ve networkünden faydalanıyorum. Sonrasında kendim Dx community adında, deneyim tasarımını önceleyen bir mikrotopluluk daha kurdum. Sana da bunu yapmanı öneririm. Öğrenci kulüpleri dışında pek çok girişimcilik topluluğu mevcut, bu topluluklara basit bir Google veya Instagram taraması ile ulaşabilirsin.
  • Girişimcilik Etkinlikleri: Girişimcilik ekosistemindeki pek çok kurum aktif olarak etkinlikler düzenliyor. Bunların bir çoğu büyük oranda ücretsiz. Bu etkinliklere Eventbrite, Facebook ve Meetup.com aracılığıyla kolayca ulaşabilirsin. Burada önceliğini konuşmacı odaklı etkinliklerden ziyade network ağırlıklı etkinliklere verebilirsin. İTÜ Çekirdek’in find your co-founder etkinlikleri, Startup Grind, Impact Hub, Atölye İstanbul etkinlikleri aklıma ilk gelenler. Etkinliklerin programını kontrol edip networke vakit ayrılıp ayrılmadığına kendin bakabilirsin. Ayrılmadıysa dahi etkinlik bitiminde kalkıp gidenlerin dışında oradan ayrılmayıp katılımcılar ile tanışan, kartvizit değişimi yapan, sohbet eden insanlar göreceksin. Sen de onlara dahil ol. Etkinliklerin sonunu gözlemle.
  • Girişimcilik Yarışmaları: Ekosistemde düşük ödüllü pek çok Ideathon düzenleniyor. Ideathonda bir tema çerçevesinde gidip orada 4-5 kişilik bir ekip oluşturacak şekilde insanlarla eşleşiyorsun. Daha sonrasında belirlenen süre içerisinde belirtilen problemi çözen veya belirtilen konsepte katkı sunan bir fikir geliştirmen ve sunman bekleniyor. Buralara gidip tanıştığın insanlarla bağlantını devam ettirebilir, girişim fikrin olduğunda o insanlara fikrini anlatabilirsin.
  • Startup Stajı: Girişimlerde Staj yaparak ekosisteme doğrudan dahil olabilirsin. Hem bir startupın yol haritasını içeriden gözlemler hem pek çok insanla tanışabilirsin. Biz kulüpte startup stajı için bir program geliştirmiştik, İTÜ Girişimcilik Kulübü dışında, Startup HR aklıma geliyor, onun dışında da pek çok alternatif program mevcut.
  • Linkedin: Elinin altında aslında herkes. Doğru kişileri bağlantıda tutarak, kendi çalışmalarını ve yetkinliklerini burada paylaşarak Linkedin’ini aktif tutabilir, kimler neler yapıyor takip edebilir, ilgili olduğun konularda çalışan insanlarla tanışabilirsin. Aklında sorular olduğunda herhangi bir kimseye bu sorularını doğrudan iletebilirsin. Dönüş oranlarının yüksekliğine şok olacaksın! Ben şimdiye kadar herhangi soruma veya görüşme talebime olumsuz bir dönüş almadım. Mesaj attığınız kişi o dönem çok yoğun olsa dahi size bir şekilde yardımcı oluyor.

Peki ortaklar ve ekibimiz de belirli. Şimdi geldik asıl soruya: Girişimimizi hayata geçirmek için gerekli maddi güce nasıl ulaşırız?

Öncelikle şunu düşünmeli: Neden paraya ihtiyacım var? Giderlerim neler? Örneğin bir yazılım girişimi iseniz giderleriniz çok daha düşük olacak, sermayenizin büyük kısmı yazılımcı ekibin kendisi olacaktır. Ancak bir donanım veya e-ticaret girişiminde bulunacak isen giderlerin daha yüksek olacaktır. Burada bakman gereken ürünü hayata geçirmen ve ilk satışı gerçekleştirmen için ne kadar bir paraya ihtiyacın olacak. Bu miktara göre çeşitli yöntemler mevcut.

  1. Öz Sermaye: Öncelikle kendi kaynaklarına odaklanmalısın. Ortaklar ne kadar maddi güç ortaya koyabilir? Eş, aile, dost parası oldukça yardımcı olabilir. Kendi maddi varlıklarını bir gözden geçir. Kullanmadığın ve satışa çıkarabileceğin bir varlığın var mı? Hemen bir yatırımcı arayışına girmeden önce şöyle düşün, sen riske girmiyorsan o neden girsin? Girişimcilik risklidir. Bu riski kurucu ortaklar olarak alabiliyor musun? İşe gerçekten inandığının ölçütü de biraz bu olacaktır. Tabi risk alırken ailenin oturmakta olduğu bir evi satmak veya banka kredisi için ipotek etmekten söz etmiyorum. En kötü ihtimalde dahi düzlüğe çıkabiliyor musun? Mesela banka kredisi çektin ve en kötü ihtimal bir yerde işe girip ve 5 sene boyunca maaşımın bir kısmı ile bunu ödeyebilirim diyorsan bu göze alınabilir bir risktir.
  2. KOSGEB Hibe Kredisi: Devletin girişimcilere faizsiz olarak verdiği krediler var. Hemen şimdi KOSGEB sitesine gidip girişimcilik eğitimini online olarak tamamlayıp girişimcilik sertifikanı alabilirsin. Bu sertifika ile KOSGEB’e iş planın ile başvuruda bulup, 50 bin TL geri ödemesiz, 100 bin TL faizsiz geri ödemeli hibe kredi alabilirsin. (Nasıl KOSGEB hibesi alabileceğini ilerideki yazılarımızda detaylıca inceleyeceğiz.)
  3. TÜBİTAK Destekleri: Geliştirdiğiniz bir teknoloji var ise TÜBİTAK’a proje yazarak TÜBİTAK desteklerinden faydalanabilirsin. TÜBİTAK destekleri, projenizin tamamı veya bir kısmının hibesi şeklinde olabilir. Projenizin hangi programa dahil olduğunu ve projenizi hangi formatta hazırlamanız gerektiği ve proje kabülünden sonrasındaki yükümlülüklerinizi TÜBİTAK web sitesinden inceleyebilirsiniz. Projenizin kategorisine göre hibe ve destek oranları değişmektedir. (Bu konuyu ilerideki yazılarımızda detaylıca işleyeceğiz.)
  4. Girişimcilik Yarışmaları: TÜSİAD Bu Gençlikte İş Var gibi, İTÜ Çekirdek’in BigBang’i gibi çeşitli kuruluşların hatırı sayılır ödüller dağıttığı yarışmalar ekosistemde mevcut. Maddi getirisinin yanı sıra mentorluk ve network gibi ek getirileri de olacaktır.
  5. Kuluçka Merkezleri ve Hızlandırıcılar: Kuluçka merkezleri sizlere gerekli eğitim, çalışma alanı, network, müşterilere ulaşma imkanı ve yatırımcılara ulaşma imkanı sağlar. Guy Kawasaki Girişimcinin El Kitabı 2.0’da kuluçka merkezine girmeyi üniversiteye gitmeye benzetir. Üniversite sizi o akademik networke, belirli bir kapasiteye, belirli bir kültüre ulaştırır. Kuluçka merkezleri de aynen öyle. Kuluçka merkezleri ile hızlandırıcılar arasındaki en büyük fark hızlandırıcı kar amacı güder, size belirli bir tohum sermayesi bulup sizden belirli bir hisse talep edebilir. Hızlandırıcılar genelde ürünü hazır, fatura kesmiş girişimleri kabul ederken, kuluçka merkezleri fikir aşaması girişimlere de kapısını açmaktadır. Kuluçka Merkezlerinde akla ilk gelenler İTÜ Çekirdek, KWORKS ve Bilkent CYBERPARK’tır. İTÜ Çekirdek’in avantajlarını anlatmak ile bitmez, size pek çok katkı sunacak bir merkezdir. Bunlara ek olarak BTM’yi (Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi) ve İş Bankası’nın Workup’ını da dahil edebilirim. Ek olarak pek çok üniversitenin dahilinde ve bankanın bünyesinde girişimcilik merkezi mevcut. Kendiniz için en doğru merkezi araştırıp bulmanız gerekli. Girişimcilik programlarını filtreleyerek inceleyebileceğin EntreCom bu noktada işine yarayabilir. (İlerideki yazılarımızda girişim programlarını detaylıca ele alacağız.)
  6. Melek Yatırımcılar: Melek yatırımcılar, henüz yolun başında girişimlere yatırımda bulunan kişidir. Melek yatırımcı iş fikrinize ve iş planınıza inanır ise girişimin hayata geçmesi için gerekli ilk tohum yatırımı yapar, networkünü size açar ve deneyimleri ile sizlere destek olur. İsmine de yakışır biçimde melek yatırımcı melektir! Melek yatırımcılar genelde melek yatırımcı ağları oluşturur ve bu şekilde riski bölüşmüş olurlar. Girişimlere erkenden girdikten sonra, yatırım yaptıkları girişimler daha sonrasında risk sermayesi yatırımları aldığında ise mevcut hisselerinden exit (satış) sağlayarak kendilerine gelir sağlarlar. Başlıca melek yatırımcı ağları: Galata Business Angels, ŞirketOrtağım, Keiretsu Forum Türkiye, TRAngels Melek Yatırım Ağı, Telos Angels İstanbul, İstanbul Startup Angels, BIC Angels, EGİAD Melekleri, BUBA Business Angels, Bahariye Business Angels. (Melek yatırımcılar ile ilgili ileride detaylı bir yazı kaleme alacağız.)
  7. Kitlesel Fonlama: Eğer geliştirdiğiniz çok belirgin bir ürün ise, crowdfunding sitelerinde ürününü fonlayabilir, pek çok kişinin küçük paralar ortaya koyduğu bu modelde hem ürününüzü duyurabilir, hem ilk müşteriye ulaşabilir hem de ürünü geliştirmek için gerekli ilk sermayeye ulaşabilirsiniz. Buralarda ürününüzü güzel tanıtmalı, etkili videolar hazırlamalı ve güzel fonlama paketleri hazırlayıp sizi fonlayan kişilere güzel hediyeler kurgulamalısınız. Dünyada en önemli iki crowdfunding sitesi kickstarter.com ve crowdfunding.com iken ülkemizde Fongogo, Arıkovanı örnek olarak verilebilir. (Bu konuya ileride detaylıca değineceğiz.)
  8. Banka Kredisi: Son çare olarak düşünülse de gerekli kalındığında bankalara müracaat edilebilir. Bankaların girişimcilere uygun ödeme planları ile sundukları girişimci kredileri bulunmaktadır. Bu noktada bankayı girişimin başarılı olacağına ikna ettiğiniz oranda uygun kredi bulunabilir. Ülkedeki ekonomiye güven oranı incelenmeli, ülkede belirsizlikler dolayısıyla faiz yüksek durumda ise kredi çekerken hesabınızı dikkatli yapmalısınız. Banka ile pazarlıktan ise çekinmemelisiniz.
  9. Satış: Ne güzel demişler, en iyi yatırımcı müşteridir, diye. Eğer ürününüzü pazara sunabiliyor iseniz hızlıca satışa odaklanmalı, tüm odağınız müşteri bulmak ve o müşterileri mutlu etmek olmalıdır.
  10. Tasarruf: Çok kullanılan bir benzetme: Girişimcilik suyun altında nefesini tutmaya benzer. Bazen nefes almak gerekiyor tabi ama asıl konu işler rayına oturana kadar nefes tutmak gerektiği. Gelir elde etmek kadar giderleri kısmak da aslında sizi büyük firmalardan ayıran ve gerçek bir girişimci kılan unsur. Büyük bir firma büyük satın alımlar yaparken siz küçük ekibinizle, bazı satın alımları kısarak, bazı adımları atlayarak (hackleyerek) işleri hızlı ve daha az maliyetli götürmelisiniz.

Gördüğünüz üzere çok çeşitli sermaye bulma imkanları mevcut. Sermayeyi bulduktan sonrası ise ayrı bir serüven ve ayrı bir yazının konusu. Bu aşamada şirketinin KPI‘larını (Key Performance Indicator) kontrol ediyor olmalı, müşterilerini mutlu etmeli ve yeni müşteriler elde ederek büyümeye odaklanmalısınız.

Artık vedalaşma vakti. Yazıda pek çok soru işaretini gidermeye çalıştık, pek çok problem olabilecek konuya hızlıca göz gezdirdik. Girişimcilik oldukça keyifli ve hem birey hem de ülke ekonomisi için çok değerli. Ancak bir o kadar da zorlu bir yolculuk. Girişimci olmaya karar verirken tüm zorlukları göze alarak işe girişmek ve hazırlıklı olmak en güzel olanı. İlerideki yazılarımızda değindiğimiz konuları daha da öteye götürecek, daha da derinlemesine inceleyeceğiz. Umarım yazı sizler için faydalı olmuştur. Şimdilik görüşmek üzere.

Bir Cevap Yazın

X