Dünyada uzun zamandır, ülkemizde ise yaklaşık on beş yıldır girişimcilik konusu hızla gelişmektedir. Peki girişimcilik doğuştan mıdır? Yoksa sonradan kazanılabilir mi? Psikoloji literatüründe dahi tartışılan bu konuya her araştırmacının elbette farklı bir yorumu var. Fakat bu tartışmanın sonucu henüz netlik kazanmış değil. Bugün ülkemizde birçok üniversite ve eğitim kuruluşunda girişimcilik eğitimi verilmekte. Peki bu eğitim bir işe yarıyor mu?
Girişimcilik denildiğinde benim zihnimde çağrışım yapan tecrübe, deneyim gibi sözcükler olsa da girişimcilik bir disiplin sayıldığı için üniversitelerin ilgili bölümlerinde bu alanda dersler verilmektedir. Dünyada girişim dersleri ilk 1938 yılında Japonya’da verilmeye başlıyor ve ardından Amerika gibi büyük çaplı ülkeler de bu eğitimleri uyguluyor. Bildiğimiz gibi bugün dünyanın hemen hemen her yerinde girişimcilik faaliyetleri yürütülüyor ve bu kavram gün geçtikçe değer kazanıyor. Gelişmiş ülkelerde bu alanda verilen eğitim şekillerine baktığımızda öğrencilere erken yaşta sosyal, ekonomik, teknolojik yapılar öğretiliyor. Eğitmenler onlara sorumluluk gerektiren zor görevler veriyor. Belirli yaşa gelene kadar kendilerini birçok alanda geliştiren bu öğrenciler, kurdukları ağ sayesinde iş hayatına atılmaktan çekinmiyorlar. Tabii böyle kaliteli bir eğitimin sonucunda ise kişilerin çalıştıkları işlerden tatmin olma durumları epey yüksek oluyor. Diğer girişimcilere göre %27 daha fazla gelir elde ediyorlar.
Öte yandan ülkemizde verilen eğitimlere bakıldığında her zaman olduğu gibi yine birçok şey teoride kalıyor. ”Evet arkadaşlar çıkarın defterleri. Girişimcilik iki nokta üst üste” mantığı ile ilerleyen kurslar bile var. Girişimcilik eğitimi alan kişilere yapılan anketler sonucunda öğrencilerin birçoğunun konuya eğilimleri olduğu ortaya çıkmıştır. Bu eğilimler ise eğitim sonucunda yüksek düzeyde hevese ulaşıyor ama maalesef o noktada tıkanıyor. Bence bunun en büyük sebebi, fikri olan bu hevesli insanlar mentorler ile desteklenmiyor. Ne yazık ki üniversitelerde de verilen derslerde öğretmenlerin hayattaki ufak tefek başarılarını çok önemliymiş gibi anlatmalarından ibaret. Çünkü burada asıl olay başarısızlıktır. Eğer denemezsen başarısız olamazsın. Deneyince engeller çıkmalı ki bu tökezleme durumları bize bir dahaki seferde yol göstersin.
İlk denemede %90 başarısız olacağın bir alanın eğitimini almak yerine onu yaşamaya çalışmak daha değerli görünüyor. Bence girişimcilik, oturup dinleyerek değil yaşayıp deneyerek öğrenilir.